From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3:
salt /sˈɒlt/ 1. tuz, sodyum kloruru, maden tuzu 2. bir asit ile bir bazdan meydana gelen tuz 3. (çoğ.) mushil tuzu 4. tuzluk 5. lezzet, tat 6. nükte, hoş söz 7. (k.dili), (informal) deniz kurdu 8. tuzlu 9. tuzlamak, tuz katmak, tuzda muhafaza etmek. salt a mine bir maden kuyusunu olduğundan kıymetli göstermek için içine altın tozu karıştırmak. salt away veya down tuzlayarak muhafaza etmek 10. (argo) biriktirmek, istif etmek (para) salt beef tuzlanmış sığır eti. salt fish tuzlu balık. salt lick yabani hayvanların tuz bulduklan yer. salt of the earth iyi kalpli kimse. salt rheum (tıb.) tuzlubalgam. salt well tuzlu su kuyusu. Attic salt ince espri. eat a person' salt bir kimsenin misafiri olmak, sofrasına oturmak. Epsom salts ingiliz tuzu. not worth his salt masrafım karşılamaz, beş para etmez. rock salt kaya tuzu. sea salt denizden çıkanlan tuz. smell ing. salts baygınlık hallerinde koklatılan amonyak ruhu. table salt sofra tuzu. with a grain of salt ihtiyat kaydıyle, süphe ile. salt'less tuzsuz, tatsız. salt'ness tuzluluk.