From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: dock /dˈɒk/ 1. karabuğdaya benzer bir ot. patience dock labada, (bot.) Rumex patientia sour dock kuzukulağı, (bot.) Rumex acetosa.
dock /dˈɒk/ 1. karabuğdaya benzer bir ot. patience dock labada, (bot.) Rumex patientia sour dock kuzukulağı, (bot.) Rumex acetosa.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: dock /dˈɒk/ 1. mahkemede sanık yeri.
dock /dˈɒk/ 1. mahkemede sanık yeri.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: dock /dˈɒk/ 1. (den) havuz, gemi havuzu, dok: iskele, rıhtım 2. rıhtıma yanaşmak, havuza çekmek, havuza girmek. dockage havuz veya rıhtım ücreti. docker havuz veya tersane işçisi. dockmaster tersane müdürü. dockyards tersane. floating dock yüzer havuz.
dock /dˈɒk/ 1. (den) havuz, gemi havuzu, dok: iskele, rıhtım 2. rıhtıma yanaşmak, havuza çekmek, havuza girmek. dockage havuz veya rıhtım ücreti. docker havuz veya tersane işçisi. dockmaster tersane müdürü. dockyards tersane. floating dock yüzer havuz.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: dock /dˈɒk/ 1. (zool.) hayvan kuyruğunun etli kısmı 2. kuyruğunu kesmek 3. ücret, indirmek.
dock /dˈɒk/ 1. (zool.) hayvan kuyruğunun etli kısmı 2. kuyruğunu kesmek 3. ücret, indirmek.