From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3:
cross /kɹˈɒs/ 1. çaprazlamak 2. karşıdan karşıya geçmek 3. geçirmek 4. (bot.), (zool.) türleri ayrı olan hayvan veya çiçekleri çiftleştirip melez çeşitler elde etmek 5. karşı gelmek 6. türleri karışmak 7. haç işareti yapmak 8. üstüne çizgi çizmek. crossed in love aşkta bedbaht olmuş. Cross my heart. Vallahi (I.) Yemin ederim ki... cross oneself istavroz çıkarmak. cross one's arms kollarını kavuşturmak. cross one's fingers iyi şans dilemek. cross one's legs ayak ayak üstüne atmak. cross one's mind hatırına gelmek, aklıhdan geçmek. cross out karalamak, bozmak, silmek (yazı) cross someone's palm bahşiş vermek 9. falcıya para vermek. cross swords with... ile çekişmek, kavga etmek. cross up işini bozmak, atlatmak 10. hıyanet etmek.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3:
cross /kɹˈɒs/ 1. çapraz işareti 2. haç, put, çarmıh, salip, istavroz 3. isa'nın öIümünün sembolü olarak kullanılan haç şekli 4. keder, gam, elem, cefa, dert, musibet 5. dörtyol ağzı 6. melez. bear one's cross eziyete sabırla tahammül etmek, dertli olmak. Red Cross Kızılhaç.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3:
cross /kɹˈɒs/ 1. darılmış, öfkeli 2. huysuz, ters, titiz 3. aksi, zıt 4. çapraz 5. aykırı 6. melez 7. karşıya geçen. cross action. (huk.) mukabil dava. cross section kesit, profil. cross street ara sokak.