From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: bound /bˈaʊnd/ 1. sekmek, sıçrayarak gitmek, zıplamak, fırlamak 2. sektirmek, sıçratmak, zıplatmak.
bound /bˈaʊnd/ 1. sekmek, sıçrayarak gitmek, zıplamak, fırlamak 2. sektirmek, sıçratmak, zıplatmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: bound /bˈaʊnd/ 1. bağlı, kayıtlı 2. ciltli, ciltlenmiş 3. mecbur. bound to win mutlaka kazanacak. bound up in bağlı, düşkün.
bound /bˈaʊnd/ 1. bağlı, kayıtlı 2. ciltli, ciltlenmiş 3. mecbur. bound to win mutlaka kazanacak. bound up in bağlı, düşkün.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: bound /bˈaʊnd/ 1. sıçrayış, fırlayış zıplama, geri tepme. at a bound bir hamlede.
bound /bˈaʊnd/ 1. sıçrayış, fırlayış zıplama, geri tepme. at a bound bir hamlede.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: bound /bˈaʊnd/ 1. (gen.) (çoğ.) hudut, sınır, sınırlar.
bound /bˈaʊnd/ 1. (gen.) (çoğ.) hudut, sınır, sınırlar.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: bound /bˈaʊnd/ 1. hudutlamak, sınırlamak 2. kuşatmak 3. hudutlannı çizmek 4. hemhudut olmak, bitişik olmak.
bound /bˈaʊnd/ 1. hudutlamak, sınırlamak 2. kuşatmak 3. hudutlannı çizmek 4. hemhudut olmak, bitişik olmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary ver. 0.3: bound /bˈaʊnd/ 1. gitmeye hazır, hareket halinde. homeward bound memleketine doğru yola çıkmış veya çıkmak üzere.
bound /bˈaʊnd/ 1. gitmeye hazır, hareket halinde. homeward bound memleketine doğru yola çıkmış veya çıkmak üzere.